Tuesday, July 6, 2010

IRAK TÜRKMEN AĞZI VE YAZILI METİNLERDE İMLA SORUNUNA TOPLU BİR BAKIŞ

IRAK TÜRKMEN AĞZI VE YAZILI METİNLERDE İMLA SORUNUNA TOPLU BİR BAKIŞ
Habib HÜRMÜZLÜ*
hurmuzlu@yahoo.com
* Hukukçu, Yazar ve Araştırmacı, Global Strateji Dergisi Başyazarı.

GİRİŞ
Irak Türkleri ( Irak Türkmenleri ) asırlar önce Orta Asya’dan batıya doğru göç ederek Irak’ın kuzeyindeki bölgeye yerleşmiş ve bu toprakları kendilerine vatan edinmişlerdir[1]. Irak Türklerinin bu coğrafyaya yerleşmeleri Türkiye Türklerinin Anadolu’ya yerleşmelerinden çok önceki bir tarihe rastlar. Ancak bölge Osmanlı hâkimiyeti içine girince Irak’a pek çok Oğuz boyundan Türk girmiş ve daha önceden buralarda yerleşen Türklerle kaynaşarak bu coğrafyada diliyle, kültürüyle, mimarisiyle ve edebiyatıyla tam bir Türk hâkimiyeti ve medeniyeti kurmuşlardır. Irak Türkmenlerinin yerleşme sahası Musul vilayetine bağlı Telafer ilçesi ve bu ilçeye bağlı köylerden başlayarak Irak’ın güney doğusunda bulunan Bedre, Cassan ve Aziziye’ye kadar uzanır[2].
Irak Türkleri Oğuz boyuna mensup bir topluluktur. Türkmence Ağzı da Türkçenin Azeri (Doğu Oğuzca ) sahası içine girer. Bu saha: Doğu Anadolu, Azerbaycan, Güney Azerbaycan (İran), Suriye Türkleri ve Irak Türkleri bölgelerini kapsar. Türkmen bölgelerinin Arap bölgeleriyle komşu olması ve tarih içinde zaman zaman İran akımına uğraması Türkmence ağzında Arapça ve Farsça kelimelerin bariz bir şekilde bulunmasına neden olmuştur.

Türkmence Ağız mı? Türkmence Ağızlar mı?
Irak Türkmenlerinin ağzı genel olarak bir bütünlük arz eder. Buna rağmen, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, şehir, kasaba, köy ve hatta mahalleler arasında bazı ağız farklılıklarının bulunduğunu burada kaydetmek gerekir[3]. Bu durumun birçok nedeni vardır. Şehirlerde yaşayan, okuma yazma bilen ve belirli bir kültür seviyesine yükselebilen toplulukların ağzının köylerde yaşayan insanların ağızlarıyla farklılık göstermiş olması son derece doğaldır. Türkmenlerin ağzında görülen bazı farklılıkların bir nedeni de, bunların şimdiki yaşadıkları ve kendilerine vatan seçtikleri bu bölgeye farklı zamanlarda ve en önemlisi, farklı Türk bölge ve boylarından gelmiş olmalarıdır.
Bazı Türkmen yazarlar, Türkmence ağzındaki bu farklılıklara bakarak, Türkmencenin değişik ağızlardan oluştuğu yorumunu yapmaktadırlar. Çoban Hıdır (Uluhan), doktora tezinin adını “Irak Türkmen Ağızları” olarak belirlemiştir[4][4]. Abdullatif Benderoğlu Irak Türkmen ağzını bir bütün olarak görmemekle birlikte, bu ağzın birkaç lehçeden oluştuğunu benimsemiştir. Benderoğlu Irak Türkmen ağzını ( 6 ) ağıza bölmüş ve her birine bir isim vermiştir[5][5]. Bu ayrımın altında siyasi nedenlerin yattığı kanısındayız ki bu konu, çalışma kapsamının dışında kalmaktadır. Benderoğu 6 adet Türkmen ağzını şöyle sıralamaktadır:
1 – Kerkük ve Tavuğ ağzı
2 – Tuzhurmatu ağzı.
3 – Telafer ağzı.
4 – Kifri ve Karetepe ağzı.
5 – Hanekin ve Kızlarbat ağzı.
6 – Erbil ve Altunköprü ağzı.
İbrahim Dakuki de aynı yöntemi benimsemiş; ancak Kerkük Türkmen ağzının bu ağızlar arasında en saf ve Türkiye Türkçesine en yakın ağız olduğunu ve bu yüzden Türkmen aydın kesiminin bu ağzı Türkmen edebiyet ve Kültür dili olarak benimsediklerini vurgulamıştır[6][6]. Hidayet Kemal Beyatlı, Kerkük ağzının bütün Irak Türkmenlerinin konuştuğu ağızları kapsadığını ve Irak’ta konuşulan Türk ağızlarının aynı çizgide olduğunu, ancak bu alanda kimi ağız ayrılıklarının bulunduğunu vurgulamamıştır[7][7].

TÜRKMEN AĞZI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR
Türkmence ağzında kullanılan Türkçe sözcükleri derleme ve toplama çabası Kerkük’te çıkan Beşir gazetesi (1959) ve Bağdat’ta çıkan Kardeşlik dergisi (1961 – 1977) tarafından folklorik metinlerin derlenmesiyle ve bu ağız üzerine yayınlanan makalelerle başlamıştır.
Bilindiği üzere Türk Dil Kurumu 1932 – 1934 ile 1952 – 1959 yılları arasında yurdun çeşitli bölgelerinde halk ağzından derlemeler yapmış ve bu iki derlemeyi birleştirerek ilk cildi Ankara’da 1963 yılında yayımlanan 11 ciltten oluşan DERLEME SÖZLÜĞÜ adıyla dev bir eser meydana getirmiştir. Ek 1 adı verilen 12. cilt ise 1982 yılında yayınlanmıştır.
Yapmış olduğumuz bir incelemeye göre[8][8] bu sözlükte Irak Türkleri ağzıyla ilgili Türkmen yörelerinin çeşitli bölgelerinden derlenmiş toplam 1232 kelime yer almıştır ( 11 cildin toplamında 796 kelime, Ek-1’de toplam 436 kelime).
Bir başka çalışma örneği 1979 yılında sunulan 3 adet doktora teziyle ortaya konmuştur. Bu yılda 3 Türkmen İstanbul Üniversitesi – Edebiyat Fakültesi’nde Türkmen ağzı konulu çalışmalarını bitirerek tezlerini sunmuşlar ve doktor unvanını almışlardır. Bu üç tezde[9][9] Türkmen ağzından derlenmiş olan yüzlerce kelime yer almış ve bu ağızla ilgili geniş dil bilgisi çalışması yapılmıştır.
Hidayet Kemal Beyatlı ayrıca “Irak Türkmen Türkçesi” adlı bir kitabında Tükmen ağzının grameri hususunda kapsamlı bir çalışma meydana getirmiştir[10][10] .
10 yıl süren bir çalışma sonucunda Habib Hürmüzlü tarafından hazırlanan ve 2003 yılında yayınlanan “Kerkük Türkçesi Sözlüğü”[11][11] adlı eser, çeşitli Türkmen bölgelerinden derlenen 5000’e yakın sözcük ve özet bir dil bilgisi çalışmasını içermiştir.
Bu çalışmaların dışında Irak Türkleriyle ilgili yayınlanan birkaç eserin sonunda o eserin konusuyla ilgili veya o eserde geçen Türkmence sözcüklerin Türkiye Türkçesine göre anlamını belirten sayfalar eklenmiştir[12][12].

IRAK TÜRKMEN AĞZININ ÖZELLİKLERİ:
Irak Türkmen ağzının en önemli özelliği, Anadolunun çeşitli bölgelerinde görüldüğü gibi, konuşma dilinin yazı dilinden farklı olmasıdır. Bu ağız, sadece konuşma dilinde ve folklorik metinlerde (Halk şiiri, Hoyrat, Atasözleri, Masallar ve Tiyatro gibi) kullanılmaktadır. Yazışmada ve sesli ve görüntülü medya araçlarında ise, Türkiye Türkçesi kullanılır. Irak Türkleri ağzı bu yönleriyle ağızlarına en yakın olan Azerbaycan ağzına göre farklılık gösterir. Azeri kökenli olan Irak Türkmen ağzına Türkmence denmektedir. Türkmence, Türkçe’nin ağızlarından biri olmasına rağmen, Irak’ta siyasi nedenlerle bu ağza Türkmence Dili denilmektedir. Bu terim hukuk alanına girerek Irak Anayasasında da kullanılmıştır[13][13]. Ne yazık ki bu oyunun farkında olmayan bazı Türkmen yazarlar, yazılarında hatalı bir şekilde “Türkmence Dili” ifadesini kullan-maktadırlar.
Yukarıda belirtilen özelliklerden yola çıkarak Türkmence konusunu burada iki ana başlık altında mutalaa etmeye çalışacağız:
1. Konuşma dili (ağzı)
2. Yazı dili.

1 - KONUŞMA DİLİNİN ÖZELLİKLERİ:
Türkmence ağzının önce genel ve ortak özelliklerini ele alacağız ve sonra aradaki bazı farkları arz etmeye çalışacağız.

A – Müşterek Ögeler:
Türkmen bölgelerinin tüm yörelerinde konuşulan ağızda belli başlı özellikler vardır. Bu özellikleri - detaylara girmeden - şöyle arz edebiliriz:
1. Türkiye Türkçesinde bulunmayan ح ( art damak h’si , خ ( hırıltılı h ) , ق ( art damak k’si ) sesleri Türkmence ağzında bariz bir şekilde kullanılır. Bu seslerin Türkmence ağzına Arapça ve Farsça’dan girmiş olduğu düşünülebilir.
2. Bu ağızda yumuşak g (ğ) telaffuz edilmez, yerine (g) sesi kullanılır:
Aynı şekilde (v) sesi yerine (w) kullanılır: var olmak : war olmağ.
3.Kelime içinde ünsüz harflerin yer değiştirmesi: çıplak: çılpağ. Toprak: torpağ. Kirpik: kiprik.
4. Ünsüz ikizleşmesi: sabah: sebbeh, taban: dabban, yedi: yeddi, ikiz: ekkiz.
5. Kelime başında (y) harfinin düşmesi: yılan: ilan, yüce: üce, yiğit: igit.
6. Ünsüz benzeşmesi: gelirler: geliller, isterler: isteller.
7. t –d değişmesi: but: bud, bir tane: bir dene, terzi: derzi.
8. d – t değişmesi: diken: tikan, dut: tut.
9. b – m değişmesi: ben: men, binmek: minmeğ, boncuk: muncuğ.
10. nazal n dönüşmesi. Yün: yüng, domuz: donguz, donmak: doymağ, gönül: gevil.
11. Türkmen ağzında soru eki (mı, mi) kullanılmaz. Bunu yerine ses tonu değişikliği yoluyla cümledeki son hecenin üzerine basmakla soru şekli belirtilmesine gidilir: Baban geldi mi? : Babav geldi?

B – Yöreler arasındaki farklılıklar:
Türkmen ağzında yörelere göre farklı iyelik ekleri kullanılır. Bu uygulama: Teklik 2. ve çokluk 2. şahıs iyelik eklerinde görülür. Türkiye Türkçesinde –nız, -niz, -nuz, nüz ekleri yerine Türkmencede yöreye göre 2 ayrı uygulama görülür ve yöreler bu bağlamda iki grup olarak önümüze çıkar:

Birinci grup: (v grubu):
Teklik 2. şahıs iyelik ekleri: -v, -ıv: baban: babav, kızkardeşin: bacıv, annen: nenev.
Çokluk 2. şahıs iyelik ekleri: -vız, ıvız: babanız: babavız, anneniz: nenevız.

İkinci grup: (y grubu):
Teklik 2. şahıs iyelik ekleri: -y, -ıy: baban: babay, kızkardeşin: bacıy, annen: neney.
Çokluk 2. şahıs iyelik ekleri: -vız, ıvız: babanız: babayız, anneniz: neneyız.
Türkmen yöreleri bu uygulama içinde yukarıda belirtilen iki grup içinde dağılır. İki grup içinde yer alan Türkmen bölgeleri şunlardır:
V grubu: Kerkük, Erbil, Hanekin, Tavuğ, Tırkalan, Kümbetler, Yayçı, Mendeli, Karağan, Kızlarbat, Şahraban, Kazanye, Bedre.
Y grubu: Telafer, Kifri, Altunköprü, Tuzhurmatu, Tazehurmatu, Selamiye, Beşir, İmam Zeynelabidin, Tisin, Karetepe, Bayat ağzı (Amirli, Türkalan, Bastamlı, Aştöken, Abbud, Yalançılar, Çardağlı, Zengili, Biravçulu), Süleymanbeg bucağınn bir semtinde yaşayan Muratlılar, Musul ve yöresinde bulunan Türkmen köyleri.

2 – YAZI DİLİNİN ÖZELLİKLERİ:

Arapça Harflerin Kullanımı ve Dilde Sadeleşme:
Yukarıda belirtildiği gibi Irak Türkmenleri yazılı metinlerde kendi ağızlarını değil, Türkiye Türkçesini kullanırlar. Irak Türkleri hem bu özellikle hem de yazılı metinlerde kullandıkları alfabe itibariyle Türkiye sınırları dışında kalan Türk topluluklarının Türkçelerine göre değişik özellikler arz ederler. Bu bağlamda, kuzey Azerbaycan toplumunun hem konuşmada hem de resmi yazı dilinde Azeri Türkçesini kullanmasına karşın Irak Türklerinin, konuşma dilinde Azeri Türkçesinin hemen hemen aynısını kullanmakla birlikte yazı dilinde Türkiye Türkçesini kullandıklarını belirtmiştik[14][14].
Kullanılan alfabeye gelince, Türkmenler ve tüm Irak toplumu Osmanlı egemenliğinde oldukları uzun yıllar boyunca Osmanlı devletinde uygulanan Arap alfabesini kullandılar. Bu durum, Irak devletinin kurulmasından sonra da devam etti. Türkiye’de yapılan harf inkılâbı ve Latin harflerinin kullanılması Irak Türkmenlerinin kullandıkları alfabe konusuna yansımadı. Zaten bu mümkün de değildi, zira Irak’taki katı ve Arapçı rejim buna müsaade etmezdi ve etmedi. Türkmenlerin Türkiye ile kültürel bağları zayıflatıldı ve yeni harfleri öğrenen ve kullanabilen yazar ve aydınlar sınırlı sayıda kaldı. Böylece Türkmen basını ve Türkmen aydını uzun yıllar yazı malzemesi olarak Arap harflerini ve Osmanlı imlasını kullanmaya devam etti. Ancak Türkmen yazarlar, Osmanlı imlasına sadık kalmakla birlikte, zamanla yazı dilinde sadeleşmeye doğru yöneldiler ve yavaş yavaş hem şiirde hem de düz yazıda Arapça ve Farsça kelimeler yerine arı Türkçe kullanmaya başladılar. Türkmen yazarlar içinde yazı dilinde sadeleşmeye en çok özen gösteren Türkmen yazar ve araştırmacı Ata Terzibaşı[15][15] olmuştur. Terzibaşı, aşağıda belirteceğimiz gibi, Osmanlı imlasının kurallarının değişmemesini en çok savunan ancak yabancı sözcükleri en az kullanan bir yazar olarak tanınır. Bu uslubunu 1959 yılında yayına başlayan Beşir gazetesinde, 1961 yılında yayına başlayan Kardeşlik dergisinde ve yayınlamış olduğu otuza yakın kitabında[16][16] devam ettirmiştir[17][17]. Aynı sadeleşme şiir metinlerinde de zamanla artarak görülmüştür[18][18].

Eski Yazıda İmla Güçlüğü Tartışmaları
Osmanlı imlasının kendine özgü kuralları vardır. Türkmen bölgeleri dâhil tüm Osmanlı bölgelerinde yüzlerce yıl boyunca bu kurallar hâkim olmuş ve bu imla şekliyle binlerce nadide eser yazılmıştır. Türkmen yazarlar 20. asrın ellinci yıllarında yayın hareketleri hızlanınca Osmanlı imlasında olan sıkıntıları hissedip bu sıkıntıları dile getirmeye başlamışlardır. Bu hareket, Kardeşlik dergisinin yayın hayatına girmesiyle hız kazanmıştır. Üzzettin Abdi Beyatlı, adı geçen dergide “Eski Yazıda İmla Güçlüğü” başlıklı bir yazısında[19][19] bu güçlükleri sıralamasında nazal n’nin kullanılmasının güçlükleri, sesli harflerin olduğu gibi okunması için işaretlerin bulunmaması gibi problemlere değinmiş ve Türkmen yazarları bu soruna çözüm bulmalarına davet etmiştir. İbrahim Dakuki, bu yazıya destek verecek mahiyettte aynı derginin Arapça bölümünde “Türkmence’nin problemleri, bunun nedenleri ve çözüm yolları” isimli bir makale yayınlayarak[20][20] benzer sorunlara değinmiş ve çözüm yolu olarak nazal n’nin kaldırılması, kelimelerin okunduğu gibi yazılması ve Türkiye’deki yeni imla kurallarından esinlenerek Türkmence imlası için yeni kuralların benimsenmesi ve uygulanmasını önermiştir. Ata Terzibaşı da bu tartışmalara katılarak “Sağır Kaf” isimli bir makale yayınlayarak[21][21] bu konudaki düşüncesini şöyle açıklamıştır: “Bizde son günlerde bu harfin – nazal n – çıkarılmasını ve yerine (n) harfinin kullanılmasını isteyen heveslilere yer yer rastlamaktayız. Bunlar sağır kaf’ın lüzumsuz olduğunu ve bulunuşunun imla bakımından zorluklar doğurduğunu iddia etmektedirler... Her dilin kendine has bir takım özellikleri vardır ki bu özellikleri gidermekle o dilin gerçek yapısının bozulacağını ve dilin usul ve iştikak biçiminin değiştirilmiş olacağını düşünmek gerekir... Türkçe’de sağır kaf’ın tarihi ve ananevi değerinden başka gerekliliği de vardır... Öz Türkçe bir harf olan sağır kaf’ı atmakla işe girişmeyelim. Yazımızda gerçek inkılap ancak ve ancak yeni harfleri kabul etmekle olur”.
Terzibaşı bu yazısıyla açık ve net bir şekilde yeni harflerin (Latin) kullanılmasını benmsediğini ve kullanılmasının gerekliliğini vurgulamıştır.

Osmanlı İmlasını Değiştirme Çabaları:
Türkmen yazarlar Türkiye’de uygulanan harf inkılâbına karşın şartların gereği Arap harflerini ve Osmanlı imlasını kullanmaya devam ettiler. Yazarlarımız, Osmanlı imlasının en belirgin şekli olan Sağır Kaf (nazal n)’ın kullanılmasına özellikle özen göstermiştir. 1970 yılında iktidarda olan devrik Baas Partisi rejimi, siyasi nedenlerle Türkmenlere KÜLTÜREL HAKLAR tanıyan bir karar çıkarmıştır[22][22]. Bu kararın birinci maddesi, Türkmen bölgelerinde ilkokullarda Türkmen Dili’nin okutturulmasını ön görmekte idi. İlkokullarda bir ders olarak Türkmence okutturulması için ilgili bakanlık tarafından Alfabe Kitabı hazırlamak üzere bir komisyon kurulmuştur[23][23]. Komisyon, Alfabe kitabını hazırlarken Osmanlı’dan kalan yazı kurallarını değiştirme yoluna gitmiştir. Komisyonun bu yöndeki eğiliminin gerekçesi şöyle idi: Dildeki usul ve kurallara bağlı kalmakla beraber okuma ve yazmayı kolaylaştıracak yararlı görülen yeniliklerden yararlanmak üzere bir kısmı aşağıda belirtilen değişikliklere gidilmesi uygun görülmüştür[24][24]:
1. Sağır Kaf’ı (nazal n) kaldırmak ve yerine okunduğu gibi ( n ) harfini kullanmak.
2. Kelimenin sonunda gelen (y) harfini noktasız olarak yazmak.
3. Kalın heceli kelimelerde ekleri kalın kullanmak.
4. İnce heceli kelimelerde ekleri ince kullanmak.
Komisyonun bu değişikliğe gitmesi ve özellikle nazal n’nin kaldırılması çabası birçok yazar tarafından eleştiri konusu olmuştur. Avukat Ata Terzibaşı, bu konu hakkında yayımlamış olduğu bir yazısında komisyonun benimsediği çizgiyi sert bir dille eleştirmiş ve reform adı altında sunulan bu değişikliklerin dilimize ve öğrencilerin eğitim seviyesine zarar vereceğini savunmuştur. Terzibaşı’nın bu yazısı, o zamanki imla tarzında olan karışıklıkları gözler önüne sererek Osmanlı Türkçe imla kurallarının bu şekilde değiştirilmeye kalkışılmasının yarar yerine zarar getireceğini vurgulamıştır. Bu kargaşayı bütün çıplaklığıyla anlatan bu önemli yazının bazı bölümlerini aşağıya almakta yarar gördük [25][25]:
‘‘Komisyon, yazı dilinde reform yapmak düşüncesiyle yenilikler adı altında bazı keyfi imla kuralları kurmak yetkisine asla sahip değildir. Bu çok önemli bir mesele olup milletin fikri hayatı ve milli mukaddaratiyle ilgilidir... Eski yazıda mevcut ( ظ ، ع ، غ ) gibi Arapça güç harfleri haliyle kullanarak yazıdan Sağır Kaf’ı (nazal n ) ve (، ض ث( harflerini atmakla imlayı kolaylaştırdıklarını sanan Alfabe komitesi üyeleri, buna karşılık sesli harflerden olan ( و )’nın üzerine ( nokta, yedi ve sekiz) işaretleri koyarak yeni harfler bulmakla işi bir kat daha güçleştirdiklerinin hiç farkında değiller mi? ... Latince yazıda kullanılan noktalı noktasız bütün harfler yirmi sekiz tanedir. Eski Türkçe’de ise harf sayısı yüz onu bulmaktadır. İşte bu bakımdan eski yazı ya öz haliyle kalır veya kökten atılır. Bu hususta orta bir çözüm düşünmek abestir. Bunu bizden önce gelenler de uzun uzun tartıştılar, düşündüler, nihayet hepimizin bildiği kesin sonuca vardılar. Rusya Türkleri (kiril) yazısını, Türkiye’de de (latin) harflerini kullandılar’’.
Kanımızca Terzibaşı, bu düşünceleriyle Irak Türklerinin yazıda yeni harflerin (Latin) kullanılması gerektiğine dair bir mesaj vermiştir. Bu harf devriminin yıllar sonra gerçekleştiğini birkaç yıl önce hepimiz gördük.
Devrik rejim, çok geçmeden Türkmence eğitimine son vermiş ve Türkmence eğitim yapan 100’ün üstünde okulu kapatarak Arapça eğitime dönünce, bu Alfabe kitabı ve imla şeklinin değiştirilmesi konusu da tarihte kalmış ve Türkmen basınının tek organı olan Kardeşlik dergisi Osmanlı imlasına devam etmeye mecbur kalmıştır. Ancak bu yöndeki tartışmalar çoğu zaman sürmüş ve bu bağlamda birçok yazar fikir yürütmeye devam etmiştir.
Bu hususta Türkmen yazar Mevlut Taha Kayacı yine Kardeşlik dergisinde çıkan bir yazısında[26][26] imlanın eski şeklini savunarak şu tespitleri yapmıştır:
“Köklü bir temele dayanan sağır kaf (nazal n) sayesinde bizim yazıya özel bir kişilik sağlandığı yanında birçok sözcükleri birbirbirinden ayırt etmek için çok yararı vardır... Sözde kolaylık adına girişimde bulunan saygı değer yazarlarımızın birçoğu, imlamızın bugünkü durumunu gözden kaçırarak sağladığı gelişme evrelerini unutarak konuya değiniyor... Bugünkü imlamızın 13’üncü yüzyıldaki olmadığı bilinmeli ve benimsenmelidir...”.

Devlet Eliyle imla Değişikliği:
Irak Tanıtma Bakanlığı’na bağlı Türkmen Kültür Müdürlüğü tarafından çıkarılan YURT gazetesi yöneticileri, yazıda imla kurallarını değiştirerek kendilerne özgü bir imla tarzı yaratmışlar ve uygulamışlardır. Bu imla tarzında nazal n’yi kaldırmış ve kelimeler okunduğu biçimde yazılmaya başlanmıştır.[27][27] Aynı imla karışıklığı ve kural dışı uygulama, Tanıtma Bakanlığ’na bağlı Irak Edebiyatçılar ve Yazarlar Birliği – Türkmen Kültürü Bürosu tarafından çıkarılan Birlik Sesi dergisinin yazılarında da görülebilir.[28][28]
1960 yılında Türkmen aydınları tarafından kurulmuş olan Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın yönetimi, 1977 yılında devrik Baas Partisi rejiminin İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan bir kararla Ocak, Baas Partisi yanlısı bir grup Türkmene devredilmiştir. 1961 yılından beri çıkmakta olan Kardeşlik Dergisi de aynı grubun eline verilmiştir. Dergi, ilk yıllarında ilk sayıdan beri uygulanan imla şeklini hemen hemen hiç değiştirmeden yayına devam etti[29][29].
Derginin kullandığı imla şekli zamanla değişiverdi ve bu imlada kuralsızlık bir kural haline geldi. 1984 yılında çıkan derginin 7 – 8’inci sayısında yayınlanan iki yazı buna en ilginç örneği teşkil eder. Sayının 46. sayfasında çıkan Yazı İşleri Sekreteri Hüseyin Şahbaz’ın ( Unutmayalım ) başlıklı yazısında nazal (n) atılırken ve Osmanlı imla kurallarına riayet edilmezken, aynı sayının 49. sayfasında yayınlanan Fazıl Mehdi Beyat’ın (Tarih içinde Irak Türkmenleri) adlı yazısında (nazal n) uygulaması ve kısmen de olsa Osmanlı yazılım kurallarına uyulmuş olması göze çarpan birer husustur.[30][30]
Prof. Dr. Çoban Hıdır (Uluhan), bu karışıklığın farkına vararak bu konuda yine Kardeşlik dergisinde 1984 yılında yayınladığı ( İmlamız ) başlıklı bir yazısında[31][31] bu soruna değinmiş ve imlada reform yapılmamasından yakınmıştır. Çoban Hıdır, bu yazısında özetle şöyle demektedir:
‘‘ Bugün Irak Türkmenlerinin üç yayın organı bulunmaktadır. Bunlar, Türkmen Kardeşlik Ocağı tarafından yayınlanmakta olan Kardeşlik dergisi, Yurt gazetesi ve Türkmen Kültür Müdürlüğü tarafından çıkarılan kitaplar. Bunların imla sistemleri birbirine benzememektedir. Bunun içindir ki yeni kuşaklarımız şaşa kalmışlardır, hangi imlanın doğru olduğunu belirtmek çok güç olmuştur... İmlamızda bir islahat (reform) yapma girişimleri daha önce başlamıştır. Ne var ki bu islahat, o zaman millet tarafından kabul edilmemiştir ve bu düzeltme girişimleri yapanlar ağır bir şekilde eleştiriye uğramışlardır. Demek oluyor ki doğan çocuğu kendimiz boğmuşuz.
Kardeşlik dergisinin on üçüncü yüz yıl imla sistemine bağlı kalışı, Yurt gazetesinin gelişi güzel, ilmi (bilimsel) olmayan bir ıslahat yapması, durumu daha kötüye sürüklemiştir... Kardeşlik böyle bir kötü durumun çok geç olsa bile farkına varmış ve bunu düzeltmeye cesaretle karar vermiştir...’’.
İmla kurallarını uygulamakta görülen bu karışıklık günümüze kadar devam etmiştir.

Yeni Harflerin (Latin Alfabesi) Kullanılması Denemesi:
Irak Türkleri tarihinde ilk kez, yazıda yeni Türkçe harflerin (Latin) kulanılması, Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın Bağdat’ta çıkarmış olduğu Kardeşlik dergisi tarafından başlatıldı. İlk sayısı Mayıs 1961 tarihinde çıkan dergi, 1964 yılının Temmuz ayında 4. yılının 3. sayısında 2 sayfalık yeni harflerle yazı ile bu hareketi başlattı. Dergi, Arapça ve eski harflerle basılan Türkçe bölümlerine yeni harflerle de ilk defa yer vermiş oldu. Genelde Irak’ta hakim olan bütün rejimler Türkmenlere karşı samimi değil ve onları büyük Türk dünyasından ayırmak için her şeyi yapardı. Ancak 1964 – 1968 yılları arasında ülkede kısmen siyasi istikrar sağlanmış ve o dönemde Türkmenler nisbeten rahat bir nefes almaya başlamışlardı. Dergi bu siyasi ortamı değerlendirerek yeni harflerle yayına geçmeyi başarmıştır. Derginin her sayısında yeni harflerle yayın artarak devam etmiştir. Baas Partisinin Irak’ta iktidara geldiği tarihte[32][32] Kardeşlik dergisinde yeni harflerle yayımlanan sayfa sayısı 13 sayfaya çıkmıştı. Durum Baas Partisi döneminde de 3 yıl boyunca devam etti[33][33]. Ancak rejim bu uygulamayı 1971 yılının sonlarında Tanıtma Bakanlığının bir kararıyla resmen yasaklamıştır.[34][34]
Kardeşlik dergisindeki Türkçe bölümünün yeni harflerle basılmasını yöneten ve tek başına üstlenenin Türkmen şehidi Dr. Rıza Demirci[35][35] olduğunu burada kaydetmek isteriz.[36][36]
Irak’ta 1971 yılından 2003 yılına kadar Türkçe yayın eski harflerle devam etmiştir.

Yeni Harflere Geçiş Süreci
2003 yılında Saddam rejimi devrildikten sonra Türkmen basını canlanmaya başlamıştır. Kerkükte Türkmen Edebiyatçılar Birliği tarafından “Kerkük” isminde bir gazete çıkmış ve Bağdat’ta “Kardeşlik” dergisi yeniden yayın hayatına başlamıştır. Arkasından birçok Türkmen bölgesinde 10’un üstünde gazete ve dergi çıkmaya başlamıştır.
Birkaç gazete ve dergi hariç, çıkan tüm gazete ve dergiler yeni harfleri (Latin) kullanmaya başlamışlardır. Bu şekildeki yayın, beş yıldan beri sürdürülmektedir. 2003’ten sonra Türkmen bölgelerinin ilkokullarında Türkçe eğitimin başlaması ve bu eğitimde kullanılan ders kitaplarının yeni harflerle olması, artık eski harflerden tamamen vazgeçildiğinin ve yeni harflere devam edileceğinin güçlü bir işaretidir.

SONUÇ
Bu tebliğle sunmaya çalıştığımız bilgilerde, Irak Türklerinin Oğuz boyuna mensup bir topluluk olduğunu, Türkmence ağzının Azeri (doğu Oğuzca) sahası içerisine girdiğini, Türkmence ağzının sadece konuşmada ve folklorik metinlerde kullanıldığını, Türkmen basın ve yazılı metinlerinde Türkmen ağzının kullanılmadığını ve bu alanda Türkiye Türkçesinin kullanıldığını sunmaya çalıştık. Yine de, Türkmence ağzının bir bütünlük arz ettiğini, aradaki bazı farklılıkların bu bütünlüğü bozmadığını belirtmeye çalıştık. Türkmence ağzıyla yıllar boyunca dilden dile dolaşan ve bazı metinleri yazıya dökülen çok zengin bir kültür mirasının oluştuğu bir gerçektir. Hoyratlar ve Atasözleri, bu zengin kültürün önemli birer parçalarıdır. Türkmenlerin kendi ağızlarına aşırı derecede bağlı olmaları bu kültürü oluşturmak ve zenginleştirmekte önemli bir faktör olmuştur.
Bu çalışmada da, görüldüğü gibi Türkmenlerin bir kesiminin Osmanlı imlasını uzun yıllar sonra terk etme çabasına girmesi ve bu bağlamda değişik imla şekillerinin ortaya çıkması, büyük karışıklığa neden olmuştur. Bu alanda Osmanlı imlasına bağlı kalmak isteyenler ile imlada yenilik adı altında tüm imla kurallarını değiştirmeye ve bozmaya çalışan kesimler arasında tartışmaların ardı arkası hiç kesilmemiştir.
Bu çalışmadan şöyle bir sonuca varabiliriz ki, 21. asırda eski harflerle (Arapça harfler) ve Osmanlı imlasıyla yayın yapmak ve metin hazırlamak artık çağın gereklerine cevap verememektedir. Arap harfleri artık Türk dünyasının hiçbir yerinde kullanılmamaktadır. Bu harflerle yayına ve eğitime devam etmek Türkmen toplumunu, başta Türkiye olmak üzere, büyük Türk dünyasından ve bu yörelerin basın ve bilimsel teliflerinden uzak tutmak ve mahrum kılmak anlamına gelir. Irak Türkmenleri için yazı konusunda artık tek çözüm, yeni harflere geçilmesi ve son beş yılda atılan adımların desteklenmesidir.


1]- Bu konu hakkında detaylı bilgi için bkz. : Saatçi, Suphi , Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar ve Dökümantasyon Merkezleri Kurma Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1996. Beyat, Fazıl, Türkmen Tarihinden Yapraklar, Irak Tanıtma Bakanlığı, Bağdat 1975. Zabit, Şakır Sabır, Mucez Tarih El-Turkman, 1. cilt, Bağdat, 1958. Hürmüzlü, Erşat, El-Turkman ve-l Vatan El-İraki, El-Dar El-Arabiye lil-Mevsuat, 3. baskı, Beyrut, 2005,.
[1]- Kerkük, İzzettin, Haşim Nahit Erbil ve Irak Türkleri, (değişik makaleleri), Kerkük Vakfı, İstanbul, 2004
[3]- Bayatlı, Hidayet Kemal, Irak Türkmen Türkçesi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları: 664, Ankara, 1996, s. 329. Hürmüzlü, Habib, Kerkük Türkçesi Sözlüğü, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s 15.
[3][4] Hıdır (Uluhan) Çoban, Irak Türkmen Ağızları, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 1979.
[6]- Benderoğlu, Abdullatif, El-Turkman Fi-Irak El-Sevre (Devrim Çağındaki Irak’ta Türkmenler), Bağdat, 1973, s. 32.
[6][6] El- Dakuki, İbrahim, Funun El- Edeb El- Şabi El-Turkmani, Bağdat, 1962, s 16.
[6][7] Bayatlı, Hidayet Kemal, a.g.e, s. 329.
[8][8] Bkz. Habib Hürmüzlü, Derleme Sözlüğü ve Kerkük Türkçesi, Kardeşlik, Yıl 1, Sayı 2, Nisan – Haziran 1999, s. 35.
[8][9] Bu tezler şunlardır: Şahbaz, Hüseyin, Kerkük Ağzı. Hıdır, Çoban, Irak Türkmen Ağızlar. Bayatlı, Hidayet Kemal, Halk şiirinde Irak, Türkmen Ağzı – Dil İncelemesi.
[8][10] Bayatlı, Hidayet Kemal, Irak Türkmen Türkçesi, a.g.e.
[8][11] Hürmüzlü Habib, Kerkük Türkçesi Sözlüğü, a.g.e.
[8][12] Örnek olarak Bkz. Saatçi, Suphi, Kerkük Evleri. “Yapı Sanat Sözlüğü”, Klasik yayınları, Osmanlı Mimarisi, Osmanlı şehirleri 1, İstanbul, 2003, s. 129.
[13][13] Bkz. Irak Anayasası, 2005, Madde
[14][14] Bkz. Hürmüzlü, Habib, Kerkük Türkçesi Sözlüğü, a.g.e. .s 16
[15][15] Ata Terzibaşı hakkında detaylı bilgi için: Bkz. Nakip, Mahir, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2007, S 346 – 353. İzzettin Kerkük, Terzibaşı Bibliyografisi, Kardeşlik, Yıl 6, Sayı 23, İstanbul, S 24.
[15][16] Terzibaşı’nın eserleri hakkında Bkz. Nakip Mahir, a.g.ç. S 346 - 353.
[15][17] Buna örnek olarak Terzibaşı’nın Kardeşlik dergisinin ilk sayısında Arap harfleriyle yayımlamış olduğu فضولينك مطلع الاعتقادى (Fuzuli’nin Mata-ül İtikad’ı) adlı yazısından bir parçayı burada sunmayı uygun gördük. Kitabı tanıtmak amacıyla Terzibaşı dipnot olarak şöyle demektedir: Bu yazımızla Prof. Hamit Araslı’nın 1958’de bastırmış olduğu ve bugüne değin Fuzuli’nin yayımlanmamış iki eserinden birini tanıtmakta, ötekisini ise başka bir yazıya bırakmaktayız. ( Kardeşlik, Bağdat, Yıl 1, Sayı 1, Mayıs 1961, S 26).
[15][18] İki akıma örnek olarak ve Kardeşlik dergisinin anılan sayısında yayımlanan iki şiirden birer parçayı burada kaydetmeyi uygun gördük. Her iki şiir Arap harfleriyle yayınlanmıştır. Şair Mehmet Sadık:
بر جريده كون كبي جيقدي اونك آدى أخا
صاحبي غايت دكرلي جدي بر اهل وفا
مللت ايتسه دوغرى بربريله اتحاد
سايهء فيض ترقيده بولار اوندا مراد

Şair Ata Bezirgân:
هانى بر زمانلر سنكله
دنيايى اونوتمش كبي كزه رديك
كوك ماويليغني ويره ن كوزلرينله

[9][19] Kardeşlik, Yıl 1, Sayı 3, Temmuz 1961.
[19][20] Kardeşlik, Yıl 1, Sayı 11, Mart 1962.
[19][21] Kardeşlik, Yıl 1, Sayı 12, s. 26.
[19][22] Bu haklar, Devrim Komuta Konseyi’nin 89 sayılı ve 24 Ocak 1970 tarihli kanun kuvvetinde kararnamesiyle tanınmıştır. Kararın metni ve detayları için Bkz.: Saatçi, Suphi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, a.g.e. s. 227.
[23][23] Komisyon: Mehmet Hurşit Dakuklu, İzzettin Abdi Beyatlı ve Reşit Kazım Beyatlı’dan oluşmuştu. Üyelerin her üçü Türkmen ve öğretmen idiler.
[23][24] Komisyonun açıklamasının tamamını görmek için Bkz: “Alfabe Komisyonu Açıklaması”, Kardeşlik, yıl 10, yayı 9 – 10, Ocak–Şubat 1971, s. 1.
[23][25] Bkz. Ata Terzibaşı, “Alfabe Kitabı ve Tavsiyelerimiz”, Kardeşlik, yıl 11, sayı 3- 4, Temmuz-Ağustos 1971, s. 17
[26][26] Kardeşlik, yıl 25, sayı 3- 4, Temmuz–Ağustos 1985, s. 113.

[26][27] Bu yazılım biçimini açıklamak üzere Yurt gazetesinde yayımlanan bir başyazı’dan birkaç cümleyi aşağıya aktarıyoruz:
بيرلشميش مللتلرين يايينلاديغي رابورلارين بليرتديكينه كوره "عراقين كرجكلشديرديكي قازانجلاري ، هيج بير كليشمكته اولان دولتلر كرجكلشتيرمه ميشدير".
Bkz: Yurt gazetesi, sayı 1295, 31 Temmuz 2002.
[26][28] Derginin 50. sayısının 56. sayfasında yayımlanan bir yazıdan birkaç cümle aktararak bu karışıklığa örnek vermiş olabiliriz:
توركمن ادبياتجيلارى ويازارلارينين بيريجيك ياين اوركانى اولان بو دركينين داها اوستون بير دوزه يده وكولتوره ياراشير بيجمده ئوده ويني يه رينه كه تيرمك يولوندا ادبياتجي ويازارلاريميزين بو اوغوردا يارديملاشمالارى بير كولتور ئوده ويدير.

[26][29] Derginin 1978 yılında çıkan bir sayısında Mehmet Beyatoğlu imzasıyla (Irak’ta Haydar Baba’nın İlk Yankısı) başlıklı bir yazıdan şu cümleleri aktarabiliriz:
اذربايجانك اك بويوك شعر استادى عيني زمانده يالكز اذربايجانك ده كل بلكه ده تورك شاعرلرينك اك بويوكلرينده ن برى اولان شهريار، فضولي كبي اون صالان بر شاعردر.
Bkz: Sayı 1 – 2, Yıl 18, Mayıs – Haziran, 1978, S 48.

[26][30] Hüseyin Şahbaz’ın ‘‘Unutmayalım’’ başlıklı yazısından bir kaç cümleyi aşağıda sunuyoruz:
" ادبياتينا ئونه م ويره ن واونون كليشمه سيني صاغلايان طوبلوملارين، ديب ديري اياقدا دوردوقلاريني تاريخ بيزه ئوكره تميشدير. بونا قارشيليق ، ادبياتينا ئونه م ويرمه يه ن وكليشمه سينه قاطقيدا بولونمايان طوبلوملارين، صابون كوبوكو كيبي قيصا بير زماندا يوق اولوب كيتدكلريني ده كنه تاريخ بيزه ئوكرتميشدير".

Fazıl Mehdi Beyat’ın “Tarih İçinde Irak Türkmenleri” başlıklı yazısından bir kaç cümleyi aşağıda sunuyoruz:
" توركمن كلمه سي ، تورك سوزجوكويله عربجه اولان ايمان كلمه سيندن ميدانه كلديكيني سويلنيلره كوره ، هجري اوجونجو يوزييلده توركلردن ايكي بيك جادر خلقينك مسلمان اولوشوندان دولايي كنديلرنه تورك – ايمان ده نيلمش وبو سويله ييش كيتديكجه تخفيف ايديله رك توركمن اولمشدر."
" خوراسانى ترك ايتديكلرى صيراده اوغوزلرك بر قسمى اسكي خوراسان طرفلرينه ، بر قسمى ده ايكي بيك جادر خلقيله كرمان ، صوكره اصفهانه يونه لمشدر كي، بونلره صوكره عراق اوغوزلرى، عراق توركمنلرى وبلقان توركمنلرى آدى ويريلمشدر."

[29][31] Kardeşlik, Yıl 24, Sayı 1 – 2, Mayıs- Haziran 1984, s. 49.
[32][32] Baas partisi Irak’ta bir darbe yaparak iktidarı 17 Temmuz 1968 tarihinde ele almıştır.
[32][33] Dergide yeni harflerle basılan bölüm, Mayıs 1971 tarihinde çıkan sayıda 28 sayfayı bulmuştu. Toplam 88 sayfa ile çıkan bu sayıda 28 sayfa Arapça, 32 sayfa eski harferle Türkçe ve 28 sayfa yeni harflerle yine Türkçe yer almakta idi.
[32][34] Yeni harfleri yasaklama kararı, Tanıtma Bakanlığı’nın 28505 sayılı ve 2. 10. 1971 tarihli resmi yazısıyla Ocak’a resmen tebliğ edilmiştir. Dergi, bu kararı Eylül 1971 tarihinde çıkan 5. sayısının iç arka kapağında bir bildiriyle okurlarına iletmiştir. Bu bildiride şöyle denilmiştir: “Tanıtma Bakanlığı’nın bize 28505 Nolu ve 2. 10. 1971 tarihli yazısı ile tebliğ edilmiş kararı gereğince, bu sayıdan itibaren Türkçe yazılar yeni harflerle basılmayacaktır. Sayın okur ve yazarlarımıza bildirirken, yazılarını eski harflerle yazıp göndermelerini saygılarımızla rica ederiz’’.
[32][35] Ziraat doktoru Rıza Demirci, 1979 yılında bir grup Türkmenle birlikte tutuklanmış ve 1980 yılında öldürülmüştür. Diğerleri ise idam edilmişlerdir.
[32][36] 6 yıl süren bu dönemin hemen hemen hepsinde derginin başyazarı: Abdulkadir Süleyman, yazı işleri sekreteri: İhsan Vasfi ve yazı işleri üyeleri Dr. Rıza Demirci ve Habib Hürmüzlü idi. Bu grup arasında sadece Habib Hürmüzlü hayattadır.

KAYNAKLAR :
KİTAPLAR:
BAYATLI, Hidayet Kemal, Halk şiirinde Irak, Türkmen Ağzı–Dil İncelemesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 1979.
BAYATLI, Hidayet Kemal, Irak Türkmen Türkçesi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları: 664, Ankara, 1996.
BEYAT, Fazıl, Türkmen Tarihinden Yapraklar, Irak Tanıtma Bakanlığı, Bağdat 1975.
DAKUKİ, İbrahim, Funun El- Edeb El- Şabi El- Turkmani, Bağdat, 1962.
HIDIR, Çoban, Irak Türkmen Ağızları, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 1979.
HÜRMÜZLÜ, Erşat, El- Turkman ve-l Vatan El- İraki, El- Dar El- Arabiye lil- Mevsuat, 3. baskı, Beyrut, 2005,
HÜRMÜZLÜ, Erşat, Hakikat El-vucud El-Turkmani Fi’l-İrak, El-Dar El-Arabiye lil-Mevsuat, 2. baskı, Beyrut, 2005,
HÜRMÜZLÜ, Habib, , Kerkük Türkçesi Sözlüğü, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003.
KAYILI, Ali Gökhan, The Iraqi Turkmen 1921–2005, Kerkük Vakfı, İstanbul, 2008.
KERKÜK, İzzettin, Haşim Nahit Erbil ve Irak Türkleri, (Değişik Makaleleri), Kerkük Vakfı, İstanbul, 2004.
NAKİP, Mahir, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2007.
SAATÇİ, Suphi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1996.
SALMAN, Mofak, Turkmen of Iraq, Baskı yeri ve tarihi yok.
SAMANCI, Aziz Kadir, El-Tarih El-Siyasi Li-Turkman El-Irak, Dar El-Saki, Beyrut, 1999.
ŞAHBAZ, Hüseyin, Kerkük Ağzı, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 1979.ZABİT, Şakir Sabir, Mucez Tarih El-Turkman, 1. cilt, Bağdat, 1958. .
DERGİ VE GAZETELER:
Birlik Sesi Dergisi
Kardeşlik Dergisi–
Bağdat
Kardeşlik Dergisi–
İstanbul
Yurt Gazetesi[


AZERBAYCAN AĞIZLARI ÜZERİNE BİR DENEME

AZERBAYCAN AĞIZLARI ÜZERİNE BİR DENEME
Dr. Erdal KARAMAN
Qafqaz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Bakü/Azerbaycan
erdalkaraman@yahoo.com

ÖZET
Azerbaycan ağızları; Batı, Doğu, Kuzey ve Güney olmak üzere dört grupta ele alınmaktadır. Azerbaycan’da birçok araştırmacı, farklı dönemlerde, ağızlar üzerine çeşitli araştırmalar yapmıştır. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde sözü edilen çalışmaların yoğunluk kazandığı dikkat çekmektedir. Bu dönemde belli bir plan dâhilinde yürütülen ağız çalışmaları, ülkenin tamamına yayılmıştır. Bu çalışmada, Azerbaycan’da yapılan ilk ağız çalışmaları ele alındıktan sonra, Azerbaycan ağızlarının genel özellikleri üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Azerbaycan Türkçesi, Azerbaycan ağızları, ağız çalışmaları.
ABSTRACT
As being West, East, North, South Azerbaijan dialects fall into four groups. Many scientists did several researches on dialects at different period of time. Getting intensive the researches especially during the Post Soviet Union attracts more attention. The researches those were made at this period in one certain plan, spreaded all over the country. In these researches, after initial dialect works it was decided to stand on the general features of Azerbaijan dialects. Key words: Azerbaijan, Azeri Turkish, Azerbaijan Dialects, Dialects Studies (Researches)

Batı Türkçesi’nin bir kolu olan Azerbaycan Türkçesi, birçok etnik unsurun bir arada bulunduğu coğrafyada en önemli dillerden birisi olarak temayüz etmiştir. Geniş bir sahada konuşulan Azerbaycan Türkçesi gelişimini uzun sürede tamamlamıştır. Azerbaycan Türkçesi’nin özellikleri, XIII. ve XIV. yüzyıllarda doğmaya başlar. Sözü edilen dönemlerde Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi birlikte mütalâa edilmektedir. Dil özellikleri yönüyle Anadolu Türkçesinden farklı gibi gösterilen unsurlar aslında her iki Türkçe’de de aynıdır.
1-Türkçe’nin iki büyük kolu olan Çağatay ve Osmanlı Türkçeleri yanında Horasan’dan Anadolu’ya, Kafkaslardan Bağdat’a kadar çok geniş bir sahada, XIV. asırdan beri hâkim olan Azerbaycan Türkçesi, Osmanlı ve Çağatay Türkçeleri kadar güçlüdür.
2-Bölgedeki en güçlü dillerden birisi olan Azerbaycan Türkçesi, Kafkaslarda konuşulan diğer dilleri etkilediği görülmektedir. Bu etkileşim sonucunda farklı milletlerden birçok şair ve yazar, bu dilde eserler verir. Bu coğrafyada yaşayan milletlerin edebiyatının şekillenmesinde Azerbaycan Türkçesi önemli rol oynamıştır. Aynı zamanda, bölgedeki ticarî ve ekonomik faaliyetlerde de Azerbaycan Türkçesi milletlerarası anlaşma dili olarak kabul edilir. A.R. Şihsaidov’a göre, Lezgi şairlerin Türkçe eserler vermeleri kendi milli edebiyatlarının gelişmesini engellemiştir. Bunun yanında Lezgi edebiyatının gelişmesinde Azerbaycan edebiyatının etkisi olduğu görülmektedir. Birçok Lezgi şair ve yazar duygu ve düşüncelerini Azerbaycan Türkçesiyle ifade etmiştir.
3-Rutullar da Lezgiler gibi Azerbaycan Türkçesi’nden etkilenmişlerdir. Şairler kendi dilleri yanında Azerbaycan Türkçesinde de eserler vücuda getirir. Rutul şair, Şınar Hazarçı’nın (1890–1963), Arap, Rutul ve Lezgi dillerinde yazdığı eserler, halkın beğenisini kazanırken, Azerbaycan Türkçesi’nde kaleme aldığı eserler de, Dağıstan'da popüler olur, 1953 yılına kadar okullarda ders kitabı olarak okutulur.
4-Aynı zamanda birçok Ermeni şair de Azerbaycan Türkçesinde eserler vermiştir. Tarihte bu derece öneme haiz olan Azerbaycan Türkçesi, bugünkü Azerbaycan toprakları dışında birçok ülkede de konuşulmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde Ermenistan’da, bugün Gürcistan, Dağıstan, İran, Türkiye ve Irak’ta konuşulan bir dildir.
5-Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu bölgesinde Azerbaycan ağızlarının özelliklerine rastlanmaktadır. A. Bican Ercilasun’un da belirttiği gibi, Kars ve civarındaki yerleşim yerlerinde Azerî nüfus çoğunluktadır. Kars Azerilerinin teşekkül bakımından birkaç gruptan oluştuğunu dile getiren Ercilasun, birinci tabaka olarak Sürmeli çukurunda eskiden beri oturan ahâliyi gösterir.
Bu bölgenin Türkmenlerle dolması Melikşah dönemine kadar uzanmaktadır. İlhanlılar döneminde Azerbaycanla birlikte bu coğrafayanın Türkleşmesi devam eder. Karakoyunlular devrinde Türkmenler Sürmeli çukurunda ve Revan bölgesinde nüfusun ekseriyetini oluşturur. Karakoyunluların büyük bir kısmını teşkil eden en kalabalık oymaklardan birisini de Sadlu çukurunda mesken kurarlar. Karakoyunlu ahâlisinden Alpavut oymağının bir kısmı da Safeviler devrinde Sad çukuruna yerleşmiştir.
Azerîlerin Sürmeli çukurunun dışında çok yoğun olarak bulundukları bölgelerden birisi de Arpaçay kazasıdır. Bu kazanın Başgedikler bucağının birçok köyü de Azerîlerden oluşmaktadır. Bunun yanında Kars’a bağlı bazı köylerde Azerîler meskun bulunmaktadır.
6-Aynı zamanda, Erzurum ağızlarının da Azerî-Türkmen karışımı olduğunu Balhasanoğlu, Kilis ve Besmi ağızlarının özelliklerini ele aldığı çalışmada belirtmektedir. Erzurum ağızlarının özelliklerini sıralarken k sesinin kelimelerin başında ġ sonunda da ḥ şeklinde geldiğini belirtmektedir. ḳalmaḳ-ḳalmaḫ gibi. Şahıs zamirlerinde yaklaşma halleri de şu şekilde gelmektedir: bege, sege ya da "behen, sehen ohan".
Geçmiş zaman çekimi Azerî ağızlarına benzer şekilde yapılır: gelmişem, gelmişsen, gelmiş, gelmişek, gelmişsez, gelmişler.
Kafkaslarda ve dünyanın farklı bölgelerinde farklı ağız özellikleriyle konuşulan Azerbaycan Türkçesi, bugünkü Azerbaycan topraklarında da dört farklı ağızda ele alınmaktadır. Azerbaycan ağızlarının tasnifinde coğrafî konumun önemli rol oynadığı görülmektedir. Azerbaycan’da ağızlar, şu dört grupta ele alınmaktadır:
1. Doğu grubu: Bu gruba, Guba, Bakü, Şamahı, Mugan ve Lenkeran ağızları girmektedir. Bakü ağzı bu grupta yer alan en önemli ağızlardan olup bütün Abşeron yarımadasına yayılmıştır. Kuzey taraftan Hızı, batı taraftan Şamahı, güney-batı yönünden Ali Bayramlı rayonu, kuzey, doğu ve güney yönünden de Hazar denizi ile çevrilmiştir.Guba ağzı bu gruptaki diğer ağızların özelliklerini taşırken kendisine has vasıflara mâliktir.
2. Batı grubu: Bu grubun içerisinde, Karabağ, Kazak, Gence ve Ayrım ağızları bulunmaktadır.
3. Kuzey grubu: Bu grupta, Nuha, Zakatala ve Gah ağızları yer almaktadı.
4. Güney grubu: Bu grupta ise, Nahcivan, Ordubad, Tebriz ve Yerevan ağızları ele alınmaktadır.
Azerbaycan’da ağızlar üzerine ilk tedkikler, 1839 yılında Mirza Kazımbey’in Kazan Üniversitesi’nde hazırladığı “Gramatika Turetsko-Tatarskogo Yazıka” adlı çalışmayla başlar. Eserde Guba ve Derbent ağzı ele alınır, bu ağızlardaki şimdiki zaman ekleri üzerinde durulur. Kazımbey, Derbent ağzı ile Azerbaycan Türkçesi edebi dilini karşılaştırır.
Buna mütakip Alman araştırmacı Karl Fol’un, 1903 ve 1904 yıllarında Almanya’da yayımlanan "Mitteilungen des Seminars für Orientalische Sprache" adlı dergide iki makale kaleme alır. Bu çalışmalarda, Güney Azerbaycan, özellikle Tebriz ve çevresindeki ağızlar ele alınır.
Ağız çalışmaları, Doğu grubundaki ağızlarının araştırılmasıyla devam eder. Bu grupta yer alan Abşeron ağzı ilk defa araştırılan ağızlardan birisidir. N.İ. Aşmarin,1920’li yıllarda Abşeron ağızları üzerinde derlemeler yapar.
Azerbaycan’da ağız çalışmaları üzerine yapılan kapsamlı çalışmalar, Sovyetler Birliği döneminde başlamıştır. Aşmarin’den sonra 1930’a kadar farklı ağızlardan kelime derleme faaliyeti başlar. Bu süreç içerisinde altmış bine yakın kelime derlenir. Derlenen kelimeler ″Azerbaycan Türk Halk Şiveleri Lügati″nde bir araya getirilir. İlk cildi, A maddesi, 1930’da, B maddesi 1931’de hazırlanır. 1932 yılından itibaren Azerbaycan ağızları birçok araştırmacı tarafından tercih edilen çalışma sahası olur.
Bakü ağızları üzerine araştırma yapan Şiraliyev, Abşeron yarımadasındaki ağızları iki gruba ayırmıştır. Birinci gruba İçerişehir, Bayır, Keşle, Emircan, Bilgeh, Hövsan, Türkan, Merdekan, Şağan bu ağızlar Batı Abşeron içerisinde ele alınır. İkinci grupta ise Novhanı, Corat, Hökmalı, Güzdek, Kobu ağızları yer almaktadır. Şiraliyev’den sonra 1952 yılında A.H.Veliyev, Bakü ağzının Batı Abşeron ağızlarını ele almıştır.
İlimler Akademisi bünyesinde yürütülen çalışmalar farklı yıllarda yapılan çalışmalarla devam eder, 1933 yılında Şamahı, 1934 yılında Guba, 1935 yılında da Zagatala ve Gah ağızları ele alınır.
Bu çalışmaların seyri, 1945 yılında İlimler Akademisi bünyesinde Dilcilik Enstitüsü kurulmasıyla birlikte farklı bir boyut kazanır. Sözü edilen tarihten itibaren bu alanda yapılan çalışmalar hız kazanır. Bu süreçle birlikte ağız çalışmaları daha planlı şekilde ele alınır. 1945 yılında Zakatala, Gah ağızları, 1946’da Sabirabad, 1947’de Eli Bayramlı, 1948’de Saylan, 1949’ Puşkin, 1950’de Ordubad, Çulfa, 1951 yılında Noraşen, 1953’de Şahbuz, 1954’de Nahcivan, 1956 yılında Ağstafa, 1957 yılında Tovuz Kazah ve 1958’de Borçalı bölgelerinde, M.Ş. Şiraliyev, R. Rustemov, K. Ramazanov, B. İbrahimov, T. Hemzeyev, R. Suleymanov, M. İsmailov, R. Kerimov, G. Hesenov, A. Aslanov, H. Bayramov, E. Elibeyzade, A. Veliyev, Z. Tagızade ve E. Mustafayev ağız çalışmalarında bulunurlar ve bu bölgelerden birçok materyal toplanır.
Azerbaycan İlimler Enstitüsü’nün yapmış olduğu çalışmalara Azerbaycan Devlet Üniversitesi de katılır. Devlet Üniversitesi’nin katkılarıyla 1947 yılında Şamahı, Aksu, İsmailli, 1948 yılında Mereze, 1949–1957 yılları arasında Göyçay ağızları araştırılır.
Bunun yanında, Azerbaycan İlimler Akademisi’nde ve Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nde bazı bölgelerin ağızları tez konusu olarak ele alınır. M.Ş. Şiraliyev, 1938–1940 yılları arasında Bakü, R. Rustemov 1947–1948 yıllarında Guba, B. İbrahimov 1947–1948 yıllarında Mereze bölgesi, İ Hacıyev İsmailli, 1949–1950 yıllarında A. Veliyev Abşeron yarımadası, A. Hüseyinov Vartaşen bölgesi, P. Ağayev Ağdam, H. Ceferov Tovuz bölgesi, K. Ramazanov Salyan ağızlarını ele alırken, T. Hemzeyev Ordubad, M. İsmailov 1955–1956 yıllarında Nuha, F. Zeynelov ve E. Ezizov da 1971 yılında Arpaçay ağızlarını incelemişlerdir.
Ayrıca M.Ş. Şiraliyev, "Azerbaycan Dilinin Diyalektolojisinin Esasları" adlı eseri hazırlamak için 1939 yılında Şuşa ve çevresindeki köylerden, 1941–1942 yılları arasında Nahcivan ve köylerinden, 1943 yılında da Gence bölgesinden derlemeler yapar.
1955 yılında Şiraliyev, Rustemov, Ramazanov, İbrahimov ve İslamov Nahcivan grubu ağızları üzerine araştırmalar yapar. Nahcivan grubu ağızları ele alınmadan önce araştırmacılar bu yörenin ağız özellikleriyle ilgili çeşitli derlemeler yapmıştır. 1949 yılında “Azerbaycan SSR İlimler Akademisi Haberleri”nde Şiraliyev’in “Nahcivan diyalekti” başlığı altında çalışması yayımlanır. 1953 yılında “Azerbaycan SSR İlimler Akademisinin Haberleri”nde Hemzeyev’in “Ordubat Rayonu Şivelerinin Fonetik Hususiyetleri” adlı makalesi kaleme alınır. Yine 1953 yılında “Edebiyat ve Dil Enstitüsünün Eserleri”nde Ramazanov’un “Horaşin Rayonu Şivelerinin Bazı Karekteristik Hususiyetleri Hakkında” makalesi yayımlanır. Süleymanov’un “Ordubat ve Culha Rayonu Şivelerinin Leksik Hususiyetleri” adlı çalışması 1957 yılında “Edebiyat ve Dil Enstitüsünün Eserleri”nde gün yüzüne çıkar.
Tövfik Hacıyev de Batı grubu ağızları içerisinde yer alan Cebrayil ağızlarını 1976 yılında ele alır.Bu çalışmaların yanında, Azerbaycan Dilcilik Enstitüsü’nün, 1958 hazırlamaya başladığı ve 17 yıl süren bir çalışma sonucunda ilim âlemine sunulan "Azerbaycan Dilinin Diyalektoloji Atlası" bu alanda yapılan en önemli çalışmalardandır. Atlasın hazırlanmasına önce Azerbaycan ağızlarından, Doğu grubu ele alınır. Doğu grubu ağzılarının ilk defa hazrılanmasının sebebi bu bölgediki ağızların diğer ağızlara nazaran daha çok tedkik edilmiş olmasıdır. Doğu grubu ağızlarından 235 farklı yerleşim yerinden malzeme toplanır. Bu bölüm, 1965 yılında elli harita içeren bir çalışma olarak tamamlanır.
Ağız haritalarının hazırlanmasında Rusya’da, Ukrayna’da, Belerus’ta, Romanya’da hazırlanan diyalektoloji atlaslarından faydalanılır. 1966 yılından itibaren bütün bölgelerde derleme faaliyetleri devam ettirilir. Azerbaycan’ın 500 yerleşim yerinden derleme yapılır. Her şehirden ortalama olarak 7, 8 köy, bazı şehirlerde de 10, 12 köy ağız çalışması için seçilir. Derleme sırasında köylerin coğrafî konumları da göz önünde bulundurulur. Köylerin birbirine olan uzaklığı 10, 15 km olarak belirlenir. Bazen sözü edilen uzaklık coğrafi faktörlere göre değişiklik arz eder. Çalışmanın tamamı göz önüne alındığında haritalarda 409 yerleşim yerinden derleme yapılmıştır. Diyalektoloji atlasının hazırlanmasında üç merhale söz konusudur:
1. Dil malzemelerinin toplanması ve haritaların hazırlanması için sözü edilen materyallerin işlenmesi,
2. Haritaların hazırlanması,
3. Haritaların şerh edilmesi.
Harita hazırlanırken farklı farklı işaretler kullanılmıştır. Bölgeler renkli dairelerle birbirinden ayrılmıştır. Sözü edilen çalışmalar, M.Ş. Şiraliyev, M.İ. İsmailov, K.T.Ramazanov, T. B. Hamzayev, S.M. Behbudov, E. G. Ağayev, Z. E. Hıcıyev, R. E Kerimov ve E.İ. Kerimov tarafından yapılmıştır. Ağız atlasında toplam 128 harita bulunmaktadır.
Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan ağızları üzerine inceleme yapan merkez,Azerbaycan SSR İlimler Akademisinin Nizami adına Edebiyat ve Dil Enstitüsüdür.Burada Azerbaycan ağızları üç istikamette ele alınmaktadır:
1. Azerbaycan ağızları üzerine monografik araştırmalar: Bu çalışmalar 1956 yılında K. Ramazanov tarafından hazırlanan “Azerbaycan Dili Diyalekt ve Şivelerinin Monografik Tedkikine Aid Program” adlı eser örnek alınarak yapılır,
2. Azerbaycan ağızları dilcilik coğrafyası esasında öğrenilmesi: Bu alandaki araştırmalar, M. Şiraliyev ve R. Rüstemov tarafından 1958 yılında birlikte hazırlanan “Azerbaycan Dilinin Diyalektoloji Atlasının Tertibi İçin Toplanan Materyalların Programı” adlı eser kılavuz olarak kabul edilmiştir. Bu tarihlerde Azerbaycan Dilinin Diyalektoloji Atlasının materyalleri toplanılır,
3. Azerbaycan Türkçesi ağız sözlüklerinin hazırlanması.
Azerbaycan ağızları sözü edilen çalışmalarla ele alınır. Bir dilin ana kaynağını teşkil eden ağızlar, söz varlığı yönünden zenginlik göstermesi yanında diğer ağızlarla da farklılık arz etmektedir. Dört grupta ele alınan Azerbaycan ağızları, ele alındığında başlıca şu hususiyetler ortaya çıkar:
Doğu Grubu Ağızlarının Genel Özellikleri:
1. "y" sesinin tesiriyle "a" sesinin darlaştığı görülür: geyçi, geysi, geymag gibi.
2. Kelimenin birinci hecesinde dudak ünsüzleinden sonra "a" sesinin yerini "o" sesi gelir: boba, boça, bormaġ, popaġ vb.
3. Kelimenin ilk hecesinde "o" sesinin yerine "u"; "ö" sesinin yerine de "ü" ünlüsünün geldiği görülür: ġuşun, dudaġ, üküz, çürek, güdeg, urda, una vb.
4. Sağır ň sesi Doğu grubu ağızlarında bulunmaz.
5. Kelime sonunda sedalı seslerin bulunması dikkat çekmektedir: boşġab, səmed, yarpaġ, çöreg vb.
6. Kelime ortasında g sesinin yaygınlaşması söz konusudur: dügi, igdə, dügmə, degman, igid, sögüd vb.
7. Kelime sonunda ve ortasında "v" sesi yerini muhafaza etmez: oçi, doşan, bizoo, oxloo vb.
8. Ünlü uyumunun birçok kelimede bozulduğu görülür: ayi, geytan, garaçi, başi, bağdaki, lampiyə, altınçi, oxıdi, aleçeg, başdiyə, aleydim, yazəmmədi gibi.
9. Eklerin çoğu zaman iki farklı şekilde gelmesi söz onusudur: gelibu-gelibdü, yatdux-yatdüx, əkdün-əkdüz gibi.
10. Şimdiki zaman eki Kıpçak Türkçesi’ne benzemesi dikkat çekmektedir: yazadu "yazır", gededü "gedir".
11. Kesin olmayan gelecek zaman olumsuzunda I. şahısta –man, mən; II. şahısta –mar, -mər eklerini gelmektedir: almanam, gəlmənəm, amanıġ, gəlmənig,ġaçmarsan, demərsən, almarsuz, gəlmərsüz gibi.
12. Özellikler de Guba ağızlarında –uban, -übən, -ubanı, -übəni, -ıbannarı, übənnəri, -ubannarı, -übənnəri zarf-fiil eklerinin kullanılması dikkat çekmektedir: gidübən, bürübən, işdiyübəni, ġışġırıbannarı, gidibənnəri, oxyubannarı, diyibənnəri vb.
13. Doğu grubu ağızlarına has kelimelere de şu örnekleri göstermek mümkündür: tuğ, "bayrak", xaj "sakin hava", şoġġumaġ "oyundan kaçmak", xır "bahçe",becid "çabuk, tez", həri "bəli", ġənbər "çay taşı", masġura "küçük kasa", əbə "küçük çocuk", əbəci "mama", uruğ, coġacom "nesil", toğay "orman", tabırğa "göçmen", kürdi "susuz sıcak yer", şətəl "yün çorap", gəyci "hasis", işılığ "pencere".
Batı Grubu Ağızlarının Genel Özellikleri:
Batı grubu ağızları fonetik yönden birbirlerine çok benzemektedir. Bu grupta yer alan ağızlar kullanılan kelimeler yönüyledir. Bunların yanında diğer ağızlarla Batı grubu ağızları karşılaştırılırsa Batı grubu ağızlarının özellikleri Oğuz grubundaki Türk lehçelerinin özelliklerini taşıdıkları görülmektedir:
1. Sağır ň sesi Batı grubu ağızlarında oldukça yaygındır: dəmərsəň, öyüň, çıxardıň, üzüňü, oňa, yeyiň gibi.
2. Yuvarlaşma hadisesi Batı grubu ağızlarında karekteristik bir özellik olarak görülmektedir. Edebi dilden farklı olarak Batı grubu ağızlarında ikinci ve üçüncü hecelerde de yuvarlak ünlülerin (o, ö) gelmesi söz konusudur: suloyjoyux, döylör, üydörüx:, tutor gibi.
3. Batı grubu ağızlarında Azerbaycan’ın diğer ağızlarından ve edebi dilden farklı olarak bazı kelimelerin başlarında "ı" sesi eklenir: ılxı, ıldırım, ılıx, ışıx gibi.
4. Batı grubu ağızlarında kalınlaşma hadisesi önemli ses hadisesidir: vatan,yanı, xavar, zeynaf, hasan, xarc, halak, vafat, sabr, heydar, tasdıx, ciyar,surat vb.
5. Bu gruptaki ağızlarında kelime ortasında b-v ve c-j değişikliği oldukça yaygın şekilde görülmektedir: bava, çovan, xavar, livas, divi, çivin, savax, şavalıt, baja, geje, bajı, ajıx vb.
6. Batı gruptaki ağızlarda kelime başında b-p ve d-t değişikliği sık karşılaşılan ses hadiselerindendir: piter, putax, pirġadir, pıçax, pişmiş, tux:, tustax,tukan, tıfar/tufar gibi.
7. Batı grubu ağızlarında birkaç kelime başında "g" sesi yerine "q" sesinin geldiği görülür: qıp, qış, qıpıl/qıfıl, qanun vb.
8. Bu grupta yer alan ağızlarda bazı kelimelerin başındaki "d" sesinin yerine "ç" sesi gelir: çiş, çişi, çüş vb.
9. Bu gruptaki ağızlarda dikkat çeken ses hadiselerinden birisi de kelime sonunda ve kelime ortasında "v" sesinin yerine "y" sesinin gelmesidir: doyşan, yoyşan, oy, öy, puxoy gibi.
10. Batı grubu ağızlarında kelime başında bazı kelimlerde "y" ve "h" sesinin düştüğü görülür: umax, uxu, umurux/umrux, uxarı/oxarı, umuru, umşax; örüllər, örümcex:, ülkür, ışgırıx vb.
11. Yine bu grupta yer alan ağızlarda "d" sesinin tesiriyle "x" sesinin "t" sesine döndüğü görülür: artdan-arxdan, qaltdı-qalxdı, qortdı-qorxdı.
12. Batı ağızlarında kelime ortasında ses türemesine rastlanmaktadır: qorxumax, qırıx-qırx, umuru, umurux gibi.
Güney Grubu Ağızlarının Genel Özellikleri:
1. "ə" sesi Güney grubu ağızlarında daha açık telaffuz edilir: əv, bənə, həylə vb.
2. Bazı ünlülerin burundan teşekkül ettiği görülür: cibıã, dədâ, əvıĭ, əlĭ, közǔ vb.
3. Kelimenin birinci hecesinde "a" sesinin yerine "ə" ünlüsü gelir: ġərə, ġəyiş, ġəmçi, əyax, nəzix:, ġəçi vb.
4. "e" ünlüsünün yerine bazı kelimelerde "ə" ünlüsünün geldiği görülür: pənir, səvgi, nəft, dəyil, həybə, cəşmə, çəvir, vər gibi.
5. "i" ünlüsünün yerine bazı kelimelerde "ü" ünlüsü alır: şəkül, bülür, büldür vb.
6. "o" sesinin yerine bazı kelimlerde "a" sesi alır: av, davşan, yavşan, ġavırma, navrız, pilav, alav, çilav gibi
7. "ö" sesinin yerini bazı kelimelerde "ə" ünlüsü alır: əvlat, büləv, kösəv, bişəv vb.
8. Kelime başında "ç" ünsüzünün yerine "ts" ünsüzü gelmektedir: tsay, tsadır, tsaynix:, tsimirix: gibi.
9. Bazı durumlarda eklerin ünlü uyumunu bozduğu görülür: beşlıx, əkinçilıx, gəldıxda, gəlmax, gedaçax, əliuz gibi
10. Şimdiki zaman ekleri –ır, -ir, ur, -ür ekleri yanında –iy, -io, -iri eklerinin de gelmesi söz konusudur: gəliy, gədio, seviri gibi.
11. Bazı dudumlarda Gelecek zaman II. şahısta –acak, -əcək yerine –as, -əs ekleri gelmektedir: tutassan, gələssən, oturassız, gələssiz gibi.
12. Güney grubu ağızlarında kullanılan kelimelere ise şunları örnek verebiliriz: ayama "lakab", yey "iyi", arğalı "vahşi koç", gamrax "telaş", ġatıx "kavurma, sonbaharda avrulup saklanan et", mavrı "kedi yavrusu", oyma "kadın elbisesi", paraxlıx "arı kovanlarının korunduğu yer", xapan qalmaq "kimsesiz kalmak", şüvən "sahipsiz", xudrı "boş", yaxıngeş "derin kap" gibi.
Kuzey Gurubu Ağızlarının Genel Özellikleri:
1. Kelimenin ilk hecesinde "ə" yerini "e" sesi alır: eyləş, bey, deyirman, eliynən, derman, mezə, dedə gibi.
2. Sağır ň ünsüzünün Kuzey grubu ağızlarında ortadan kalkar yerini ünlüler alır: əlıaã, əlıĭ, didĭz/didıĭz, balaãzı gibi.
3. Bazı eklerin Güney grubu ağızlarında olduğu gibi ünlü uyumunu bozduğu görülür: beşlıx, yiyax, diyiçağdı, oynamiyax gibi.
4. Ödünç kelimelerde çoğu zaman "f" sesinin yerini "p" ünsüzü alır: pərə, ġıpıl, pəhlə, telpun, pundux, pənər gibi.
5. I. ve II. şahıs zamirlerinin mã, sã şekinde kullanıldığı görülür